12 Temmuz 2023 Çarşamba

JULIAN FUKS “DİRENİŞ”

 

 Arjantin asıllı Brezilyalı yazar Julian Fuks'un  Arjantin'den Brezilya'ya göç eden ve psikiyatrist olan kendi anne ve babasından  yola çıkarak kurguladığı "öz kurmaca" türünde yazdığı kitabı.Kitapta anne ve babasının siyasi otoriteye farklı biçimlerde sergiledikleri direnişleri, evlat edinilen ağabeyin ve yazarın kendi direnişleri ile harmanlanan psikolojik direnişlerin öyküsü var.
 
 “Direniş” kelimesiyle ilgili olarak başından beri en çok ilgimi çeken şey içerdiği muğlaklıktı, ki bu da konu edebiyat olunca memnuniyetle karşıladığımız bir şeydir. “Direnmek”, pek çok dilde neredeyse zıt tutumları belirtmek için kullanılan bir fiildir. Bir yandan görmeyi, söylemeyi, hareket etmeyi reddetmek, kendini korumak ve yüzleşmemek için direnmek (yüzleşmemek kavramını psikanaliz çok kullanır); öte yandan, daha yaygın kullanımıyla politik bir eylem, bir güç eylemi olarak pozisyon almak için direnmek… Kitapta karakterlerin bir duruştan diğerine nasıl gidip geldiklerini göstermeye çalıştım: erkek kardeş ailenin bir arada yaşamasına direniyor, anne baba geçmişle samimiyetle yüzleşmeye direniyor, anlatıcı hikâyeyi anlatmaya karşı direniyor; ancak hikâye bir yandan da olumlu direnişlerle dolu. Sanırım edebiyatın, konuşmayı reddeden direnişten bir güç eylemi olan direnişe bizi götüren bir köprü olabileceğini düşündüm." diyor bir röportajında Julian Fuks (Bkz.https://www.k24kitap.org/soylesi/julian-fuks-siyasetin-kisisel-oldugu-kolektifin-mahrem-sayildigi-bir-edebiyata-inaniyorum-4118). Oldukça etkileyici bir kitap, özellikle de aile dinamiklerine meraklı olanlar için.


OGAI MORI “YABAN KAZI”


 Modern Japon edebiyatının öncü yazarlarından Ogai Mori'nin başyapıtı olarak nitelendirilen kitapta  Otama'nın öyküsüyle doğu toplumlarında kadınların arzularını bastırıp mecburiyetlerin karşısında boyun eğişlerini okuyoruz. Sadece Otama değil onu metres tutan tefeci Suezo'nun karısı da itaat ediyor. Ahlaki değer ve yargıların sorgulandığı bu eserde de Japon edebiyatında alışageldiğimiz dinginlik ve sessiz yakarışlar anlatıma hakim. Kitabı okurken bir taraftan da Japon geleneklerine ve diline dair birçok şey öğrenebiliyorsunuz, bu açıdan çevirmeni (Alper Kaan Bilir) tebrik etmek gerek.Kitabın sonu ise Japon edebiyatında şimdiye kadar okuduğum pekçok eser gibi belirsiz, okuyucunun hayal gücüne bırakılmış.

DOSTOYEVSKI "BUDALA"

 
 
Dostoyevski'nin en sevilen eser ve karakterlerinden biri "Budala"- Prens Mışkin. Saf, dürüst, ahlaklı, hırslarından arınmış adeta bir peygamber gibi ama eksikleri, hataları, pişmanlıkları ve aşklarıyla oldukça gerçek bir karakter Prens Mışkin. Belki de Dostoyevski'nin olmak istediği insan. Sara hastalığı ile boğuşması, aptal yerine konması, sosyetede yer alma çabasıyla Dostoyevski'ye de oldukça benziyor. Karakterler, tasvirler ve karakterler arasında geçen uzun diyaloglarla çok zor okunan bir roman. "Suç ve Ceza" ile kıyaslanmış hep, bence yanından bile geçemez.



 

ILYA KAMINSKY "SAĞIR CUMHURİYET"

 Rus asıllı Amerikalı yazarın farklı bir üslupta savaş karşıtlığına dair yazdığı kısa ama oldukça etkileyici bir kitap. 1 ylı aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı'nı ya da işgalini anımsatan bu öyküde Vasenka halkının işgal karşısında travmaya karşı tepki olarak geliştirdikleri toplumsal histeri  sonucu sağırlaşması ve  mücadelelerine işaret diliyle devam etmesi anlatılıyor. Sağırlaşma bir anlamda cumhuriyetin devamını da beraberinde getiriyor. Bir de tabi hızla globalleşen dünyada yaşananlara karşı hep birlikte kör, sağır ve dilsizi oynamamız var, o da hiç şüphesiz kendi bütünlüğümüzün devamını sağlıyor.