20 Şubat 2017 Pazartesi

YEKTA KOPAN "AİLE ÇAY BAHÇESİ"


Ah Müzeyyen; kitabın baş karakteri o kadar gerçek ki, içimizden biri. Yalnız, öfkeli, mutsuz ama yaşamaya çabalayan. Annesinin acısı, babasına karşı duyduğu öfke ve özlem, kız kardeşine karşı olan kıskançlığı varlığına ağır gelmiş bir ergen. Nasıl büyüsün ki? Yekta Kopan çok tanıdık bir dille, içimizden birinin gizli kalmış öyküsünü oldukça başarılı bir şekilde anlatıyor. Şiddetle tavsiye edilir...


4 Ocak 2017 Çarşamba

SAMED BEHRENGİ "KÜÇÜK KARA BALIK

Azeri asıllı İranlı bir öğretmenin yazdığı, yaşamın anlamını anlatan kitap. Çocuk kitabı olarak yazılmış ancak Küçük Prens'te olduğu gibi verdiği mesajlar yönünden erişkinler tarafından anlaşılabilecek bir kitap sayılabilir. Fabl türündeki bu kitabın anafikri "herkesin yaşamasının da ölmesinin de bir anlamı, diğerleri üzerinde bir etkisi vardır" Öyledir gerçekten. Bazen birinin ölümü ile başlar bir diğerinin doğumu veya birinin doğumu yol açar birilerinin ölümüne. Buradan benzer bir öykünün kaleme alındığı Yekta Kopan'ın "Aile Çay Bahçesi" adlı kitabına geçiş yapacağım...
Küçük Kara Balık yarım saatte okuyabileceğiniz, Küçük Prens tadında bir fabl. Somut anlamda pekçok tutarsızlıklar içeriyor, ama soyut anlamda iyi kurgulanmış bir eser. 


BARIŞ BIÇAKÇI "BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ"

Ender ve Çetin'in yalnız yaşamlarına bir kelebek gibi konan Nihal'in hikayesini anlatan, Barış Bıçakçı'nın Ender'in ağzından kendi kendine sürekli konuşup durduğu kitabı. Aksiyonsuzluk bakımından kitap Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerini aratmıyor, farklı tarafı sessizlik yerine sözcükler olması. Başka bir deyişle, olaylar sözcüklerin hızına yetişemiyor. Yine de sürükleyici bir anlatımı olduğu söylenebilir. Yazar toplumsal bir başkaldırışla iki orta yaşlı erkeğin hem gençliğe hem de birbirlerine karşı olan gizil aşklarına değiniyor. Her iki aşkta da cinsellik yok, muhtemelen bastırılmış...
Kitabın bir de 2011 tarihli bir filmi yapılmış. Kitaplardan uyarlanan birçok filmde olduğu gibi maalesef kitabın tadını vermiyor. Sanki skeçleri birleştirip de dilm yapmışlar gibi sanatsal yönü de oldukça düşük bir yapım olmuş, oyunculuklar için de olumlu yorum yapamayacağım. Yine de Ankara manzaralarının verdiği tanıdıklık hissi filmi çekici kılıyor.



27 Aralık 2016 Salı

AYŞE KULİN "KANADI KIRIK KUŞLAR"

Ayşe Kulin bu kitaba en uygun ismi seçmiş, önceki kitaplarında da benzer şeyler düşündüğümü şimdi anımsıyorum. Tutsak Güneş'te olduğu gibi.
Kitabı zevkle okudum; hem Türkiye'nin yakın tarihinin bir özetini verdiği, hem de bugün yaşadığımız pekçok soruna göndermeler yaptığı için oldukça zamanında bir kitap olduğunu düşündüm.
Almanya'daki Nazi baskısından kaçıp gelen Yahudi akademisyenlere kucak açan genç cumhuriyetin öyküsünü anlatan kitap, oldukça uzun olmasına rağmen akıcı dili sayesinde kısa sürede okunabiliyor. Her karakteri ve yaşanan her olayı oldukça canlı bir şekilde zihnimde canlandırabildim, keşke iyi bir yönetmen tarafından  filmi de çekilebilse dedim. Mesela Çağan Irmak, çünkü tarihi dramaları en iyi yorumlayan yönetmen olduğunu düşünüyorum. Ama kesinlikle dizi olmamalı, kitap gibi filmi de bir çırpıda bitmeli. Diğer taraftan o dönemin mekanlarını, özellikle de İstanbul'u, Pera'yı bir filmde işlemek o kadar zor ki, sanki üzerinden yüzyıllar geçmiş, mekanlar da tıpkı cumhuriyetimiz gibi hızla yaşlanmış...



23 Aralık 2016 Cuma

ANTOINE DE SAINT- EXUPERY "KÜÇÜK PRENS"

"İnsan emek verdiğini sever" "İnsanların arasında da yalnızdır insan." gibi birçok saptamayla akıllarımıza kazınmış, dünyada ilahi kitaplardan sonra belki de en çok okunan kitaptır "Küçük Prens". Türkiye ve Atatürk ile ilgili olumsuz bir bölüm nedeniyle de tartışmalara konu olmuştur. Çevirilerin etkisi misir bilinmez ama bende olumsuz yerine olumlu bir izlenim bırakmıştır. O "diktatör" olmasaydı birçok alanda gelişme olanağımız olmayacaktı...
Bu kitap aslında çocuk kitabı süsü verilerek sevgiliye (kitapta gül olarak bahsedilen) yazılmış, yaşama dair felsefi bir eser. Her yaşta farklı anlamlar yüklenerek okunabileceğini düşünüyorum. Çocuklar bu kitabı okuduklarında ne anlıyorlar çok merak ediyorum doğrusu, çünkü "Küçük Prens" çocuklar için anlaşılması oldukça güç bir öykü sunuyor. Yazarın bir savaş pilotu olması da kitaba ayrı bir gizem katıyor bence. Kesinlikle okumaya değer, belki de birçok defa...


20 Kasım 2016 Pazar

GABRIEL GARCIA MARQUEZ "DOĞU AVRUPA'DA YOLCULUK"

Gabriel Garcia Marquez'in 1950'li yıllarda bir gazeteci olarak Demir Perde ülkelerine yaptığı geziyi anlatan son derece öğretici bir kitap. Batı ve Doğu Almanya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve SSCB'yi ziyaret eden yazar sosyalizmin gölgesinde hem "yoksul" hem de "yoksun" kalmış halkların portresini çizmiş. Kitap keşke daha önce Türkçe'ye çevrilmiş olsaydı da, o ülkeleri ziyaret etmeden önce okusaydım diye düşünmeden edemedim. Beni en çok etkileyenler; Laboratuvara benzeyen Batı Berlin, kederli Doğu Berlin- ki ben de 2000'li yıllarda bile aynı şeyleri hissetmiştim, vakur Polonyalılar, yabancılardan korkan Macarlar ve liderlerini putlaştıran Ruslar. Bir dönemin tarihini ve sosyolojik izdüşümünü oldukça etkileyici bir biçimde aktaran kitap birkaç günde okunuyor, özellikle soğuk kış günlerinde...şiddetle tavsiye ederim.