Buf-i kur- Kör Baykuş İran edebiyatı'nın aykırı isimlerinden Sadık Hidayet'in en meşhur kitabı. Kitabı okurken Sartre ya da Kafka okuyormuşum gibi bir hisse kapıldım. Umutsuzluk, ölüm ve cinsellik temleri müthiş edebi bir anlatımla bu kez Doğu kültürü içinde işlenmiş. Roman hayal ile gerçek arasında sıkışmış bir divaneyi anlatıyor. Kısa ama uzun bir okuma gerektiren, her cümlede onlarca cümle barındıran oldukça zor bir kitap, bir o kadar da keyifli. Sadık Hidayet'in sıradışı olan başka kitapları da var; Vejetaryenliğin Yararları, Aylak Köpek, Üç Damla Kan...okunmayı bekleyen.
9 Mart 2017 Perşembe
2 Mart 2017 Perşembe
YVES BERGER, JOHN BERGER "UÇUŞAN ETEKLER"
John Berger'ın kaybettiği eşi Beverly Berger'ın ardından, oğlu Yves Berger'la birlikte yazdığı kitapta üretken bir eli ve anneyi kaybetmenin, onu hiçliğe uğurlamanın acısı anlatılıyor. Ölüm içinde barındırdığı belirsizlikle kuşatıp dehşete düşürüyor insanı. Diğer taraftan ölen kişiyi anılarla ve yaşarken ortaya koyduklarıyla kısacası "izleriyle" yaşatma arzusu kaplıyor içini. İşte bu arzu kayıpla yaşamayı öğretiyor; yok olmuyor insan, sadece başka bir boyuta geçiyor ve o boyutta başkalarının zihninde izleriyle yaşamaya değil ama var olmaya devam ediyor. Kısacık bir ağıt tarzında yazılmış bu kitap gerçek bir kesit; ölümü ve ardında kalanların sessiz çığlıklarını anlatıyor.
20 Şubat 2017 Pazartesi
OSMAN BALCIGİL "ELA GÖZLÜ PARS CELİLE"
Osman Balcıgil Nazım Hikmet'in annesi Celile Hanım'ın yaşamını Osmanlı İmparatorluğu'nun son yılları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk yıllarının siyasi ve toplumsal sahnesinde anlattığı belgesel tadında bir roman yazmış. Akıcı dili ve anlatımı sayesinde hızlıca okunan kitapta hem tarihimizin önemli kişiliklerine hem de Nazım Hikmet'in şiirlerine dair pek çok bilgi bulunuyor. Celile Hanım'ın güçlü kişiliğinin şaire nasıl yansıdığını da ortaya koyuyor yazar. Oldukça keyifle okunan bu kitabın keşke keyifle izlenecek bir görseli olsa, dizisi ya da belgeseli yapılsa, İstanbul'un Selanik'in güzellikleri eşliğinde masal gibi izlesek diye düşünmeden edemedim.
YEKTA KOPAN "AİLE ÇAY BAHÇESİ"
Ah Müzeyyen; kitabın baş karakteri o kadar gerçek ki, içimizden biri. Yalnız, öfkeli, mutsuz ama yaşamaya çabalayan. Annesinin acısı, babasına karşı duyduğu öfke ve özlem, kız kardeşine karşı olan kıskançlığı varlığına ağır gelmiş bir ergen. Nasıl büyüsün ki? Yekta Kopan çok tanıdık bir dille, içimizden birinin gizli kalmış öyküsünü oldukça başarılı bir şekilde anlatıyor. Şiddetle tavsiye edilir...
8 Ocak 2017 Pazar
4 Ocak 2017 Çarşamba
SAMED BEHRENGİ "KÜÇÜK KARA BALIK
Azeri asıllı İranlı bir öğretmenin yazdığı, yaşamın anlamını anlatan kitap. Çocuk kitabı olarak yazılmış ancak Küçük Prens'te olduğu gibi verdiği mesajlar yönünden erişkinler tarafından anlaşılabilecek bir kitap sayılabilir. Fabl türündeki bu kitabın anafikri "herkesin yaşamasının da ölmesinin de bir anlamı, diğerleri üzerinde bir etkisi vardır" Öyledir gerçekten. Bazen birinin ölümü ile başlar bir diğerinin doğumu veya birinin doğumu yol açar birilerinin ölümüne. Buradan benzer bir öykünün kaleme alındığı Yekta Kopan'ın "Aile Çay Bahçesi" adlı kitabına geçiş yapacağım...
Küçük Kara Balık yarım saatte okuyabileceğiniz, Küçük Prens tadında bir fabl. Somut anlamda pekçok tutarsızlıklar içeriyor, ama soyut anlamda iyi kurgulanmış bir eser.
BARIŞ BIÇAKÇI "BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ"
Ender ve Çetin'in yalnız yaşamlarına bir kelebek gibi konan Nihal'in hikayesini anlatan, Barış Bıçakçı'nın Ender'in ağzından kendi kendine sürekli konuşup durduğu kitabı. Aksiyonsuzluk bakımından kitap Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerini aratmıyor, farklı tarafı sessizlik yerine sözcükler olması. Başka bir deyişle, olaylar sözcüklerin hızına yetişemiyor. Yine de sürükleyici bir anlatımı olduğu söylenebilir. Yazar toplumsal bir başkaldırışla iki orta yaşlı erkeğin hem gençliğe hem de birbirlerine karşı olan gizil aşklarına değiniyor. Her iki aşkta da cinsellik yok, muhtemelen bastırılmış...
Kitabın bir de 2011 tarihli bir filmi yapılmış. Kitaplardan uyarlanan birçok filmde olduğu gibi maalesef kitabın tadını vermiyor. Sanki skeçleri birleştirip de dilm yapmışlar gibi sanatsal yönü de oldukça düşük bir yapım olmuş, oyunculuklar için de olumlu yorum yapamayacağım. Yine de Ankara manzaralarının verdiği tanıdıklık hissi filmi çekici kılıyor.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)






