1 Nisan 2016 Cuma

MİHAİL BULGAKOV "GENÇ BİR DOKTORUN ANILARI"

Mihail Bulgakov'un "Usta ve Margarita" adlı felsefi romanından sonra bu kadar akıcı, kolay anlaşılır bir roman yazmış olabileceğini düşünemezdim.
"Genç bir doktorun anıları" yeni mezun olmuş, "teorikte doktor" pratikte ise "korkularıyla başbaşa kalmış, mükemmeliyetçi genç" bir insanın içinde bulunduğu zor koşullarda "iş başa düşünce" ne kadar başarılı olabildiğini anlatıyor. Kitapta tanıdık o kadar çok öğe var ki...Uykunun dayanılmaz çekiciliği, yorgunluktan düşünemez hale gelmek, acil kapısından doğum yapmak üzere olan çığlık çığlığa bir kadının girmesinden korkmak, beraber çalıştığın hemşire, ebe vb. kimselere ne kadar tecrübesiz ve korkmuş olduğunu belli etmemeye çalışmak, çalışmak, çalışmak ve çalışmak... Doktor olmanın, hastalarla hergün ölüp yine hastalarla hergün yeniden dirilmenin buruk mutluluğu içinde debelenmek.
Kitabın bir de dizisi var, Harry Potter'la ünlenen Daniel Radcliffe oynuyor. Kitabın fantastik bir uyarlaması diyelim, ben beğenmedim, izlenecekse kitabı okumadan izlemek gerekli diye düşündüm.
Kitabı hekimliği yaşayan, az da olsa soluyan herkese, bir de hekim karşıtlarına şiddetle tavsiye ediyorum.


19 Mart 2016 Cumartesi

STEFAN ZWEIG "KORKU"

İçinde yaşadığımız yüzyılın ana teması "korku". Patlayan bombalardan herbirimizin zihinlerine bulaşan çağın hastalığı "korku". Zweig, bu eserinde korkunun bir insanı nasıl yakıp tüketebileceğini ve küllerinden yeniden doğurabileceğini anlatıyor. Zekice işlenmiş kurgusuyla akıllardan silinmeyecek bir öykü bu.
Durağanlıktan sıkılan bir kadının ihaneti, suçluluğu ve korkusu anlatılıyor kitapta. Zweig yine başarılı ruhsal bir çözümlemeye imza atmış. Okurken keşke filmi de çekilseymiş dedim.



7 Mart 2016 Pazartesi

STEFAN ZWEIG "OLAĞANÜSTÜ BİR GECE"

Stefan Zweig'ın insan psikolojisinin bir analizini ustaca sunduğu kitapta yaşamın rutin akışında sıradanlığa ve duyarsızlığa esir olan bir adamın süperegonun tokadıyla kendine gelişi anlatılıyor. Öyküde bir olağanüstülük olmamasına rağmen adamın bir gecede yaşadığı dönüşüm gerçekten sıradışı. Varoluşçu bir dokunuşla yazılmış bu öyküde Zweig yine insan psikolojisinin derinliklerine dair bir yolculuğa çıkarıyor. Kitabın son cümlelerini büyük harflerle yaşama yazmak gerekli. " Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar."
37 yaş gerçekten de insan yaşamında bir dönüm noktası galiba. Zira Elif Şafak, Buket Uzuner ve Stefan Zweig'ın öykülerindeki bu karakterlerin hepsinin 37 yaşında olması tesadüf sayılmamalı...


15 Şubat 2016 Pazartesi

AGATHA CHRISTIE "ON KÜÇÜK ZENCİ"

Agatha Christie'nin en ünlü, en sürükleyici romanı..
Hepsi farklı biçimlerde cinayet işlemiş olan 10 insan dahice bir şekilde terk edilmiş boş bir adada bilinmeyen biri tarafından misafir edilir. Herbirinin odasında "On küçük zenci" tekerlemesi vardır ve hepsi bu tekerlemede yazdığı biçimde öldürülür. Bu 10 kişiden biri ilahi adaleti gerçekleştirmiş, hem kendini hem de ceza almamış olan diğer 9 kişiyi öldürmüştür.
Katilin kim olduğu kitabın sonunda bir balıkçının denizde bulduğu bir şişenin içinden çıkan mektupla anlaşılır.
Ben kitabı bir solukta okudum, polisiye sevenlere tavsiye ediyorum. Kitabın iki film uyarlaması var, oldukça eski yapımlar,
ayrıca yakın zamanda BBC televizyonu bir dizisini yapmış, ilk bölümü buradan izlenebilir."http://www.dizibox.com/diziler/and-then-there-were-none