"Şurda bir garip ölmüş, kuşlar yasına gider" türküsünden ismini almış Hasan Ali Toptaş kitabı. Bir gecede okunup bitirilen, ama günlerce etkisinden kurtulunamayan bir yas hikayesi. Defalarca Ankara-Denizli arasında direksiyon sallamış gibi insanı serseme çeviren bir roman. Yazar ve özgür ruhlu babasının ayrılık serüvenini yazar destansı anlatımıyla, türkülerle, tabiat betimlemeleriyle ve gizemli dokunuşlarıyla bir şahesere çevirmiş. Kitabı okuduktan sonra zihnimde pekçok soru ve düşünce ile kalakaldım. Böyle özgür ve ince ruhlu bir adama sakat kalmak, yaşlanmak, yatağa bağlı ve başkalarına muhtaç hale gelmek hiç yakışmıyor, içimizi acıtıyor. Öyle ki onun gençliğindeki avareliklerini örtbas ediyoruz.
Hiç şüphesiz kitap birçok otobiyografik öğe içeriyor; Denizli, türküler, kızıl sakallı akademisyen, aldatılmışlık, özgürlük, yazarlık vs.
"Sana da aldatılmışlık yakışırdı oğlum",
"babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır" ve "birisi önümde durup, hüküm Allah'ın, başın sağ olsun, dediğinde babam yeniden ölüyordu " replikleri akıllara kazınacak türden.
Aşağıdaki linkten kitapta adı geçen türkülere ulaşmak mümkün, hatta yolculuklar bu türküler eşliğinde yaşanabilir.
Kitap kapağında Nuri Bilge Ceylan'ın fotoğrafı adeta Aziz'in hayalindeki kamyonu, oğulun sessiz hiddetini anlatıyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder