


Rus asıllı Amerikalı yazarın farklı bir üslupta savaş karşıtlığına dair yazdığı kısa ama oldukça etkileyici bir kitap. 1 ylı aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı'nı ya da işgalini anımsatan bu öyküde Vasenka halkının işgal karşısında travmaya karşı tepki olarak geliştirdikleri toplumsal histeri sonucu sağırlaşması ve mücadelelerine işaret diliyle devam etmesi anlatılıyor. Sağırlaşma bir anlamda cumhuriyetin devamını da beraberinde getiriyor. Bir de tabi hızla globalleşen dünyada yaşananlara karşı hep birlikte kör, sağır ve dilsizi oynamamız var, o da hiç şüphesiz kendi bütünlüğümüzün devamını sağlıyor.
Dostoyevski'nin Sibirya'da ölüm cezasından kurtulup sürgünde geçirdiği yıllardan sonra kaleme aldığı hapishane günlerini anlattığı, otobiyografik nitelikteki bir anı roman "Ölüler Evinden Anılar". Hapishanedekileri ölülere benzetiyor yazar, yaşamıyorlar, nefes almıyorlar çünkü özgür değiller. Mujiklerle soylular hapishanede bile eşit olamıyorlar, günümüzün zengin ve fakirleri gibi. Kitabın ana fikri ise "insan her şeye, her yere alışır".