30 Ağustos 2024 Cuma
CLAIRE KEEGAN “BÖYLE KÜÇÜK ŞEYLER”
28 Ağustos 2024 Çarşamba
PAUL AUSTER “BAUMGARTNER”
Paul Auster'ın ölümü sonrasında tavsiye üzerine okuduğum, yazarın son kitabı "Baumgartner". Eşinin ölümü sonrasında yaşamına devam etmeye çalışan yaşlı bir profesörün iç dünyasını anlatan bu kitabın belli bir yaşın üzerindeki okuyuculara hitap edeceğini düşünüyorum. Yaşlılığın insanın tüm yaşamını sorguladığı, bu arada da aslında yaşamaya ara verdiği ya da noktaladığı bir dönem olduğu varsayıldığında kahraman Baumgartner'in yaşamı sorgularken yaşamaya da devam edebilme becerisini sergileyebildiğini söylemek lazım. Gerçekle hayali ya da bugünle geçmişi iç içe duyumsayan karakterin iç dünyasını yazarın çok iyi bir biçimde yansıttığını düşündüm. Kitap çok kolay okunmuyor, ağır ilerliyor, ancak okuyucuyu içine alabilmeyi başarıyor. Yazarın diğer kitaplarını da okuyabilmeyi diliyorum.
HISHAM MATAR “DÖNÜŞ”
Libya asıllı Hisham Matar'ın kendi otobiyografisinden yola çıkarak Libya'da Kaddafi rejimi sırasında yaşanan olayları, babasının hapse atılış ve ortadan kayboluş hikayesini anlattığı kitabı "Dönüş". Yıllar sonra memleketine dönen yazarın babasının ve yasının izini sürüşünü, çocukluk anılarını, korkularını ve nihayetinde babasının ölümü ile yüzleşmesini okuyoruz. Bir erkek çocuk için baba ne demekse, bir adam için baba ne demekse bunların anlamlarını öğreniyoruz. Kimlik gelişimi ve yas tutma gibi ruh sağlığının temel taşları üzerinde geziniyoruz. Diğer taraftan bizim de yakın geçmişte tanık olduğumuz gibi, birçok otokratik rejimin nasıl yıkılmaya, hatta parçalanmaya mahkum olduğunu da tekrar hatırlıyoruz. Mezarlar gereklidir, kaybı somutlaştırır, yas tutmamızı kolaylaştırır. Yaşamak ya da var olmak yerine nasıl yaşadığınızın, neler yaptığınızın ve nasıl anıldığınızın önemi olduğunu vurgulayan "Dönüş"'ü herkese öneriyorum.
ŞERMİN YAŞAR “SÖYLEME BİLMESİNLER”
Şermin Yaşar'ın son kitabı. Yazarı başta çocuk kitapları ile Ankara'da açmış olduğu ve çok ilgi gören müzeleri nedeniyle oldukça takdirle izliyorum. Bu kitabı da tavsiye üzerine zevk alarak hızlıca okudum. İçinde en az fertleri kadar birçok öykü barındıran bir ailenin bilinen ancak anlatılmamış öykülerini kaleme almış Şermin Yaşar. Kitap adı ile müsemma, aile içindeki sırları, yalanları, daha doğrusu söylenemeyenleri ama yaşamı doğrudan etkileyen olayları ele alıyor. Her zamanki gibi yazar gündelik Türkçe ile bizim kültürümüzü, zayıflıklarımızı ve güçlü yönlerimizi bize anlatmış. Bu kitabı okurken acaba yabancı dillere çevirilse ve diğer insanlar da bu kitabı okuyabilse neler düşünür neler hissederlerdi, anlatılanları anlayabilirler miydi diye düşündüm. Şüphesiz ortak olan bir insanlık dili var, sevgi ve anlayıştan köken alan. İşte bu kitap onu anlatıyor. Kelime ve Anne Müzeleri kaleiçinde diye mi bilemiyorum, kitabı okurken hep olaylar Ankara'da Samanpazarı sokaklarında geçiyormuş gibi hissettim. Bir yazar olarak hem düşüncelere, hem duygu ve hayallere hitap etmek, hele de farklı yaş gruplarına ulaşabilmek çok kolay değil. Şermin Yaşar'ın kitapları, yaşamı ve duruşuyla bunu başardığını düşünüyorum.
HAN KANG “VEJETARYEN”
Koreli yazar Han Kang'ın okuduğum ilk kitabı. Man Booker ödülü almasına çok şaşırdığımı söylemeliyim. Bir kadının vejetaryenlik yoluyla insana özgü şiddet ikliminden uzaklaşması, kendi bedeni ve seçimleri üzerinde özgürlüğünü ilan etmesi ana tema olarak takdir edilmeyi hak etse de, anlatım dili ve kurgusunun karmaşıklığı, Japon Edebiyatı'nda alışık olduğumuz belirsiz bir sonla bitmesi ve tüm hikayenin havada kalması nedeniyle kitabı okurken çok keyif aldığımı söyleyemem. Kitapta sonradan bir araya getirilmiş ama bağlantılı üç öykü bulunuyor. Ana karakter olan Yonghe'nin vejetaryenlğe geçişi, eniştesi ile kurduğu sanatsal ilişki sayesinde ağaca dönüşmesi ve son olarak yemeyi reddederek toprakla buluşması anlatılıyor. Farklı bir okuma deneyimi yaşamak isteyenlere, Yonghe'yi Freud'un divanına yatırmak isteyenlere önerilebilir.
LAETITIA COLOMBANI “SAÇ ÖRGÜSÜ”
Bu kitabı çok beğenerek okudum. Zaman zaman içim sızlayarak, kimi zaman da keyifle...Üç kadın, farklı coğrafyalarda farklı kaderlerle boğuşan, ama kaderlerine başkaldıran cesur üç kadın. Bu kitap edebi bir roman okumak isteyen kitap kurtlarına hitap etmeyebilir. Ama sayfalara boğulmadan net ve kalıcı mesajlar içeren bir kitap okumak isteyenlere, kişisel gelişimden de nefret edenlere önerilir. Giulia, Sarah ve Smita’nın kısacık yaşam öykülerinin birbiriyle kesişmesi, birinin kederinin diğerinin sevinci olması bu dünyanın aslında çok KÜÇÜK olduğunu da düşündürüyor. Bir de eğer reenkarnasyon varsa bir dahakine erkeklerin yine güçlü olduğu bir dünyaya erkek olarak gelmek isterdim, madalyonun diğer yüzünü görmek için...
LEİLA SLİMANİ “HOŞ NAĞME”
Fas asıllı Fransız yazar Leila Slimani'nin Goncourt ödülü alan kitabı "Hoş Nağme" farklı mecralarda da olsa modern yaşamın esiri olmuş iki kadının (Myriam ve Louise) hazin hikayesini anlatıyor. Paris'te yaşayan ve avukat olan, ancak iki çocukla evinin dört duvarı arasına sıkışıp kalan Fas asıllı Myriam ile onun işe başlamasıyla annelik ve ev hanımlığı rolünü kapan dadı Louise'in gelgitlerle dolu, kısa ama dokunaklı öyküsünü yazar edebi bir dille okuyucuya sunuyor. Hikayenin sonunu başından belli ediyor ki okuyucu son ana kadar sevecen ve becerikli dadı Louise'in nasıl olup da en çok değer verdiği "çocuklarını", hatta bir anlamda özgürlüğünü-geleceğini katletmiş olabileceğinin nedenlerini arıyor. Tabi bu yöntemin kitabın okunmasını güçleştiren bir rolü olduğu da söylenebilir, öyle ki karakterler-özellikle de Louise ile empati kurmakta zorlanıyorsunuz. Kitabın vurucu özelliklerinden biri de gerçek olaylardan esinlenilmiş olması. Okuması çok kolay değil, çevirisi orta düzeyde diye nitelendirilebilir. Adı içeriği yansıtmıyor diye çok eleştirilmiş. Sınıfsal ayrımlar ve yalnızlık duygusunun modern insanı bir canavar dönüştürebileceğini anlatan bu kitabı okumanızı öneriyorum.
ALEX SCHULMAN “MALMA İSTASYONU”
İskandinav Edebiyatı'ndan bu kitapta travmalarla dolu yaşamların, Harriett, Oscar ve Yana'nın birbiri ile kesişen depresif öykülerini, tren yolculuklarını okuyoruz. Aile diziliminin popüler olduğu bu günlerde Malma İstasyonu'nda kesişen yaşamlar, kuşaklaraarası aktarılan mutsuzluk ve umutsuzluğun kucağındaki yalnız/kendini yalnız hisseden insanların yaşam öyküleri herkesin o kadar ilgisini çekmiş olmalı ki bu kitap birçok kitap klübünün ve influencer'ın listesinde çoktan yerini almıştı. Genel anlamda İskandinav edebiyatında alışık olduğumuz akıcı ve sade dilin bu kitapta da var olduğunu ve okuyucu için karmaşık kurgusal yapıyı kolaylaştırdığını söylemeliyim.Çocukluk çağında sevilmenin ve değer görmenin mutlu ve huzurlu erişkin bir insan olabilmenin temel gerekliliği olduğunun bir kez daha altını çizen dokunaklı bir öykü okumak isteyenlere tavsiye olunur. İsveçli yazar Alex Schulman'ın "Hayatta Kalanlar" isimli çok beğenilen bir kitabı daha var...








