24 Aralık 2024 Salı
6 Aralık 2024 Cuma
LAETITIA COLOMBANI “ KAZANANLAR”
Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Yine kadın karakterlerle çok fazla edebi çaba göstermeksizin yaşama dair açıkça verilen mesajlar barındıran, hızlıca okunabilen bir kitap "Kazananlar". Kadınların dezavantajlarını avantaja çevirebilme yeteneklerinin altı çiziliyor. Fransa'da yolunu arayan genç kadın bir avukat ile Saray adı verilen kadın sığınma evinin bir kadın subay tarafından kuruluş öyküsünü birlikte okuyoruz. Kitabı okurken beni en çok düşündüren şey şehirde yaşayan insanlar/kadınlar olarak hem kendi yaşamlarımızda hem de etrafımızda, sokakta, çevrede olup bitenlere karşı kör ve sağır olmamız oldu. Belki çok hızlı yaşadığımızdan belki de durup dinlemeye, el uzatmaya halimizin kalmamasından.
4 Aralık 2024 Çarşamba
KATHARINA VOLCKMER “RANDEVU”
Alman asıllı yazar Katharina Volckmer'in ilk romanı olan "Randevu" toplumsal normlara kafa tutan bir karakterin cinsiyet değiştirme ameliyatı olmak üzere gittiği Yahudi asıllı bir doktora içini döktüğü, yazarının otobiyografik özelliklerini de barındıran, okurken biraz rahatsız edici olmakla beraber, düşündüren yenilikçi bir eser. Almanya'nın katı toplum yapısı ve Almanca ile ilgili eleştirilere de yer verilmiş. Yazarın İngiltere'de yaşadığı, romanı İngilizce yazdığı ve Almanya'da tepkiyle karşılandığını öğrendim. Yazar bir röportajda hayatın kendisine vatan ve anadil kavramlarının esnek olduğunu öğrettiğinden bahsediyor. Evrenselleşmeye koşan dünyada milliyetçilik rüzgarlarının sert estiği bu günlerde pek öyle değilmiş gibi sanki? Tıpkı bu hikayenin karakteri gibi hepimiz köklerimizi barındırıyoruz, zaman zaman çıkarıp sorgulamamız, beğenmememiz, davranışlarımızı yönlendirmesine izin vermememiz bir işe yarıyor mu bilmiyorum. İnsanın kimliğiyle mücadelesi bir ömür devam ediyor...
FAKİR BAYKURT “KAPLUMBAĞALAR”
Fakir Baykurt'un Ankara'nın yoksulluk, susuzluk ve umutsuzluk ile dolu kıraç bir Alevi köyünde geçen sıcacık romanı "Kaplumbağalar" bu ülkede yaşamaya çalışmanın trajikomik hikayesini anlatıyor. Kıraç pulluk toprağını günlerce temizleyip çölde adeta bir vaha yaratıp bağa bostana dönüştüren köylünün emeğinin yok oluşuna törenleri, ritüelleri, manileri, şivesi ile Anadolu kültürünün en yalın ve samimi hali eşlik ediyor. Kır Abbas karakteri çorak toprağa bir kaplumbağa kadar yakışıyor, o da kaplumbağalar gibi bir ağaç gölgesi, biraz serinlik biraz da huzur arıyor. Tozak köyünde bir avuç yoksul köylü tarım devrimi yapıyor ancak bürokrasi engeli ile karşılaşıyor. Kır Abbas, Rıza Öğretmen, Gezici Hamdi, Muhtar Battal her biri yazarın güçlü kaleminden çıkan gerçekçi karakterler olarak bürokrasiye ve aslında bir kader olmak zorunda olmayan coğrafyaya meydan okumak için çabalıyorlar. 1960'ların Türkiyesi'nde köylünün devletin malına, devletin çalışanına kısacası devlete olan karşılıksız güven ve saygısının da altı çiziliyor. Şiddetle tavsiye edilir.




