7 Ağustos 2020 Cuma

VIRGINIA WOOLF “KENDİNE AİT BİR ODA”

 

 Virginia Woolf'un ünlü düşünce akışı tekniği ile yazdığı, kadınlara öğüt niteliğindeki sürükleyici bu kitabı sesli olarak keyifle dinledim. Kadınların kendilerine ait bir odaları olsa ne olurdu? İyi birer yazar, şair, bilim insanı vs haline gelebilirler miydi? Hala kadın cinayetlerini tartıştığımız bu günlerde bundan 100-200 yıl öncesini düşünüp üzülmek çok anlamsız. Kadınların konumları çok fazla değişmiş değil maalesef. Odanın aslında bir metafor olduğu, her kadının kendine ait bir yaşamı, amaçları, hedefleri, hayalleri, ilgi alanları olması gerektiği, bunun için kadınlara destek olunması, en çok da kadınlararası dayanışmanın arttırılması gerektiği söylenebilir. Keşke bu kitabı daha çok erkek okusa.


 D&R - Kültür Sanat ve Eğlence Dünyası

HERZL "YAHUDİ DEVLETİ"

 

Siyonist hareketin öncülerinden olan ve Dünya Siyonist Teşkilatı'nın kurucusu olan yazarın bir topluluğu toplum haline getirmek için heveslendirmek ve  organize etmek amacıyla yazdığı bu eseri İsrail gezisi sonrasında ilgiyle okudum. Kitabın dini bir hareketten ziyade siyasi ve toplumsal bir hareketi hedef aldığı aşikar. İsrail Devleti'nin yaklaşık 50 yıl sonra tam da kitapta planlandığı şekilde kurulmuş olması da elbette tesadüf değil.Şüphesiz sembolik olarak Süleyman Mabedi'nin yıkılışından beri planlanan ve azimle ortaya konulan bir projenin sonucu.Yazarın yaşadığı dönemde Dreyfus davasına tanıklık etmiş olmasının da bu fikirlerinin canlanmasına katkıda bulunduğu söyleniyor. Hikayelerin gerçeğe dönüşmesine tanıklık etmek isteyen okurlara tavsiye olunur.

 Yahudi Devleti , Theodor Herzl - Fiyatı & Satın Al | idefix

25 Mayıs 2020 Pazartesi

AYŞE KULİN "HER YERDE KAN VAR"


Ayşe Kulin'den yine bir Osmanlı romanı, geçmişten geleceğe yansıttığı bir ayna. Osmanlı'nın Çöküş Dönemi; entrikalar, liyakatsizlik, iktidar merakı-hırsı, boyun/kelle/kan ve intikam. Yazarın alıştığımız akıcı anlatımı ile kolaylaşan tarihi romanda yaşanan her şey bize tanıdık. Fazla söze gerek yok; adaletin olmadığı yerde anarşi olacak, herkes kendi adaletini kendi arayacaktır...




SIGMUND FREUD “MUSA VE TEKTANRICILIK”

Freud'un "Totem ve Tabu" adlı kitabıyla beraber mutlaka okunması gereken kitabıdır. Tek Tanrılı dinler üzerine yazılmış, Freud'un Musevi kimliği ile harmanlanmış oldukça öğretici ve düşündürücü bir eser. Freud'un arkeolojiye duyduğu ilgi ve meraka, bundan yola çıkarak psikolojide çığır açmasına şahit oluyorsunuz. 
Freud ve yaşamını merak edenler için oldukça güzel bir podcast dizisi-Açık Radyo'da "Didik Didik Freud" ile Freud'un İngiltere'de sanal müze olarak ziyaret edilebilen evine ilişkin linkleri de paylaşmak istiyorum.

https://acikradyo.com.tr/program/didik-didik-freud
https://historyview.org/library/sigmund-freud-house/

PROF.DR.YAVUZ SELVİ “SAATİNİ ŞAŞIRAN BEYİN - SOSYAL JETLAG”

COVID-19 karantinasında saatimizi, hatta günlerimizi şaşırdığımız şu tarihi zamanlarda beyin ve işleyişini oldukça akıcı bir dilden anlatan bu kitabı ilgilenen herkese öneriyorum. Zira modern zamanların  sosyal jetlaginin dibini görmüş bulunuyoruz. Yazarın "Uyku" adlı kitabı ile birlikte okunduğunda çok daha anlaşılır olabileceğini düşünüyorum. Saatimizin en kısa zamanda doğruyu göstermesi umuduyla...



PROF.DR.YAVUZ SELVİ “UYKU”

Prof.Dr. Yavuz Selvi'nin okuduğum ikinci kitabı. Oldukça akıcı bir dilde, her kesimden okurun anlayacağı şekilde yazılan bu kitabın özellikle karantina günlerinde yaşadığımız uyku-sirkadyen ritm sorunlarına yanıt olacağını düşünüyorum. Kitabın beyin ve sinirbilime dair birçok bilgi ve referansı da içermesi bakımından bu alanda çalışan profesyonellere de temel bir kaynak olabileceğini düşünüyorum.

NİHAN KAYA “İYİ TOPLUM YOKTUR...”




Son dönemde oldukça popüler olan yazarın okuduğum ilk kitabı. Zannımca da son kitabı. Neden derseniz; ya popülist kaygılarla, ya bireysel travmaların etkisiyle ya da psikolojide acemi olmaktan  ötürü yazarın toplumda ve kişiler arası ilişkilerdeki her şeyi hemen her şeyi sembolize etme eğilimini oldukça yanlış ve tehlikeli buluyorum. Nitekim, cahil olan ve cehaletinin farkında olmayan kitlelerde Freud'un teorilerinin yarattığı etkiye neden olması hem profesyonellerin hem de kendi kendini iyileştirmeye çabalayan bireylerin işini oldukça zorlaştıracaktır.Anlattıklarında hiç mi doğruluk payı yoktur? derseniz, vardır elbette. Zaten bu kitapta anlatılanlar birçok yabancı teorisyen tarafından ortaya atılan teorilerin yerlileştirilmesinden/çevirisinden başka şeyler değildir. Yazar da aslen İngiliz edebiyatı mezunu olup doktoradan psikolog oluvermiştir. Bu sayede iyi çeviri yapıp, bire on katıp anlatabilmektedir. Her durumun bir teorik bir de gerçekçi açıklaması vardır, yani en azından iki açıklaması vardır-hele de toplumsal olguların birçok açıklaması olabilir. Evet iyi toplum yoktur, iyi insan ya da aile de yoktur. Ama yaşam da insan da bu kadar teorik, bu kadar genellenebilir değildir. İkinci neden de sanki birer referans niteliğindeymiş gibi kitapta sürekli önceki kitaplarına atıfta bulunmasıdır. 
Okumayın, okusanız da inanmayın. Gereksiz yere öfkelenir, hayal kırıklığı yaşar, mutsuz olursunuz...