7 Haziran 2025 Cumartesi

ALEXANDRE SEURAT “SAKAR”

 

Fransa'da yaşanan gerçek bir olayı işleyen bu kitapta anne ve babası tarafından ihmal ve istismara uğrayan küçük bir kızın ve buna tanıklık eden fakat müdahale edemeyen bir toplumsal çevrenin hikayesi anlatılıyor. "Aile yılı" ilan edilen ancak A'sı bile hissedilemeyen bu dönemde okuyup, "işte tam da böyle" demek geliyor içinden insanın. Çok sarsıcı, ancak başarılı bir eser. Filmi olduğunu da öğrendim, ama izlemeye cesaret edemedim. Zaten yaşadığımız ülkede hemen her gün benzer (aile içi şiddet vb.) travmatik yaşantılara ya tanık oluyor ya da doğrudan içinde buluveriyoruz kendimizi. Bununla nasıl mücadele edilir bilemiyorum, şüphesiz öncelikle yokmuş gibi davranmayarak...




URSULA K. LEGUIN “KARANLIĞIN SOL ELİ”

Le Guin bu kitabında da alışık olduğumuz dünyanın tersine bir dünya inşa etmiş; cinsiyetin olmadığı, daha doğrusu herkesin çift cinsiyetli olduğu bir kış gezegeni. Savaş da yok-belki uğruna savaşılacak bir şey olmadığı için. Kurgu ve altyapısının güçlü olduğunu ve özgün bir bilimkurgu roman niteliği taşıdığını düşünüyorum. Ancak, Mülksüzler'in aksine zor okuduğum, sıkılıp bıraktığım, uzun sürede bitirebildiğim bir kitap oldu. Muhtemelen dilinin akıcı,  hikayenin de sürükleyici olmamasından kaynaklanıyor. Teoride geçip pratikte kalan bir eser olarak değerlendirilebilir, yine de klasikleşmiş eserleri kütüphanesine eklemek isteyen tüm okurlara önerilir.

"Işık karanlığın sol elidir, karanlık da ışığın sağ eli. İkisi birdir, yaşam ve ölüm, yan yana yatarlar kemmerdeki sevgililer gibi, tutuşmuş eller gibi, sonuçla yol gibi..."

Bir de "Onurlu insanlar da pekala yasadışına itilirler, yine de gölgeleri küçülmez." diyor Le Guin. 


 

JEAN LOUIS FOURNIER “ASLA KİMSEYİ ÖLDÜRMEDİ BENİM BABAM”


Baba kimdir? Güçlü yanımızdır baba, gurur duyduğumuz, yanında huzurlu bir şekilde uykuya daldığımız, sırtımızı yasladığımız, aklına hayran kaldığımız, gücüyle güçlendiğimiz, parasıyla doyduğumuz, emeğiyle yeşerdiğimiz. Babamız yoksa ne olur? Güçsüz oluruz, kanadımız kırılır, bir yanımız kambur, bir yanımız ürkektir. Varsa ama baba gibi değilse ne olur? Fournier kitapta bu sorunun yanıtını özyaşamından kesitlerle anlatıyor. "Babamız olmazsa biz de olmayız, hadi gelin kabul edelim" diyor...Çok başarılı, çok cesur, kesinlikle tavsiye edilir.


 

DAVID DIOP “GECE TÜM KANLAR KARADIR”


Senegal kökenli Fransız yazarın I.Dünya Savaşı'nda Almanlara karşı Fransız ordusunda savaşan siyahi azınlık askerlerden birinin öyküsünün anlatıldığı, okunması zor ancak oldukça etkileyici bir kitap. Yazar kitapta üzerinde düşünmeye sevk eden birçok benzetme, tasvir ve metafora yer veriyor. Bu sayede okuyucu ölüm ve yası iliklerine kadar hissediyor. Sömürgecilik kitabın arka fonunda asılı dursa da, asıl kurgu savaş. Ne için öldüğünü ya da öldürdüğünü bilmemek demek savaş; aslında herkes savaşa bir anlam kazandırmanın peşinde. Alfa arkadaşının intikamı için öldürüyor, sonra hayatta kalmak için, övgü almak, şöhret kazanmak için, belki insanlığını da öldürmek için...


 

JOSE SARAMAGO “KÖRLÜK”



Birgün kalksak ve dünyada bir körlük salgını olsa, hepimiz regresyona uğrasak, Taş Devri'ne geri dönsek, ahlak ve vicdan duygusunu kaybetsek, hayatta kalma çabasıyla insanlar birbirini tüketse, şiddet ve acımasızlık denizinde boğulsak ama hiçbir şey görmesek, tanık olmasak, aynada kendimizle yüzleşmesek ne olurdu, nasıl olurdu? Çok etkileyici bir roman, bir başyapıt. Saramago okuyucuyu hayretler içinde bırakıp sarsmasıyla tanınan, bu yönüyle de her okuduğum kitabında beni asla şaşırtmayan bir yazar. Karakterlerin isimleri yok, öykünün geçtiği ülkenin de adı yok. İnsan ve temel dürtüleri var; açlık, tuvalet, uyku ve cinsellik. Kadın neden kör olmuyor? Gereksinimden mi, yani anlatıcı ya da gözlemci olduğu için mi, yoksa vicdanen/ahlaken de kör olmamış olmasından dolayı mı?  "Körlük" kitabından sonra "Görmek" kitabının okunması da öneriliyor, bunu sindirdikten sonra devam edeceğim.



 

JOSE SARAMAGO “BİLİNMEYEN ADANIN ÖYKÜSÜ”



"Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin."
Saramago'nun "kısacık ama içi dolu mesajcık" kitabını hızlıca okuyor, ana anlam vermek için uzun uzun düşünüyorsunuz. Bilinmeyen bir ada kaldı mı? Biz aslında yaşamda neyi arıyoruz? Neyi aradığımızı da onu ararken mi öğreneceğiz? Peki nasıl? Sabır ve cesaret göstererek yola çıkacağız, tabi bir de partnerimiz/yoldaşımız olacak. Benim anladıklarım işte böyle... Kralın aslında Tanrı'yı temsil ettiğini, Adem ile Havva'nın bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıktıklarını ve bu yolculuğun içsel bir yolculuk olduğunu söyleyenler de olmuş, mümkündür.



 

2 Haziran 2025 Pazartesi

PAUL LYNCH “PEYGAMBERİN ŞARKISI”

İrlandalı yazar Paul Lynch’in 2023 yılında Booker ödülü alan bu kitabı dört çocuklu akademisyen- anne Eilish’in otoriterleşen rejim ve iç savaş ortamında bir anda cehenneme dönen yaşamı ve kurtuluş mücadelesini anlatıyor. Dört çocuğu ve demans olan babasına tek başına bakım veren bir kadının bu kriz ortamında iç dünyasına yansıyanları anlatan sert ve sarsıcı bir roman olduğunu söyleyebilirim. Kitap hem Eilish’e hem de okuyucuya “neden daha önce çekip gitmedik?”  sorusunu defalarca sorduruyor, hem sorduruyor hem de kendi yaşamlarımızdaki cevapları bulduruyor. Neden bırakıp gidilmez? Kaybedecek çok şeyin varsa, geride bıraktıkların varsa gidilmez, ancak o eşiği geçtiğinde gidebiliyor insan- ne önüne ne de arkasına bakmadan.