23 Ekim 2019 Çarşamba
OSMAN BALCIGİL “NEFESİ TUTKU OLAN KADIN AFİFE JALE”
Osman Balcıgil'in yine oldukça sürükleyici bir biyografi romanı olan bu kitabı, nefesi tutku olan kadını bir nefeste okudum.Afife Jale'nin tutkuyla dolu yaşamı ve hayal kırıklıkları, bir tarafta yetenekli, genç ve hırslı bir kadın, diğer tarafta taciz mağduru, bağımlı ve çökkün bir kadın. Yazar dönemin T.C'sini de oldukça canlı bir biçimde aktarıyor.Keyifle okunan, okunası bir kitap...

CAMPANELLA “GÜNEŞ ÜLKESİ”
Campanella'nın "Güneş Ülkesi" tıpkı Ursula K. LeGuin'in "Mülksüzler" romanı gibi özel mülkiyetin olmadığı, hatta aile kavramının da bulunmadığı devlete itaaat ve hizmetin ön planda olduğu sözde sosyalist bir düzeni anlatıyor. Her ne kadar daha önce yazılmış olsa da Yeni Atlantis'ten sonra okuduğum için belki daha çok bilim kurgu gibi gelen bu roman ütopyanın yanısıra distopik öğeler de içeriyor. Ütopyada eğitimin öne çıktığını, ancak bunun da askeri bir disiplin içinde verildiğini görüyoruz. Yeni Atlantis'teki bilimin yerini felsefenin almış olduğunu farkediyoruz. Hristiyanlık olarak tanımlanmasa da dini öğeler de daha baskın. Özetle, romanda din eğitimi alan yazarın 16-17.yy İtalya'sında yaşadığı sürgün ve hapishane yaşantılarının izlerini bulmak mümkün.

FRANCIS BACON “YENİ ATLANTİS”
Francis Bacon bu kitabı tamamlayamadan ölmüş. Kimbilir belki de ütopyalar zaten tamamlanamazlar çünkü "olmayan bir yer"dirler.
Bensalem-Kudüs'ün Oğlu gibi ülkeler ancak bilimle gelişebilir. Regnum Dei'den Regnum Hominis'e ancak bilim ışığında gidilebilir. Bunun için Tanrı'yı yok saymak gerekmez, sekülerleşme böyle birşeydir. 17. yüzyılda yazılmış olmasına rağmen hala güncelliğini taşıyan bu romanın ve hatta Platon'un "Devlet", More'un "Ütopya" ve Campanella'nın "Güneş Ülkesi" gibi diğer ütopyaların da kanun koyucular, devlet yönetenler tarafından okunup özümsenmesi gerektiği kanısındayım. Zira bu eserler aslında yöneticilere nasıl bir devlet düzeni kurulacağına dair bir kullanım kılavuzu niteliği taşımaktadr. Elbette ki bütünüyle uygulanabilirliği tartışılır ancak ufku genişletme imkanı sunduğundan değerli olduğu kanısındayım.
Bensalem-Kudüs'ün Oğlu gibi ülkeler ancak bilimle gelişebilir. Regnum Dei'den Regnum Hominis'e ancak bilim ışığında gidilebilir. Bunun için Tanrı'yı yok saymak gerekmez, sekülerleşme böyle birşeydir. 17. yüzyılda yazılmış olmasına rağmen hala güncelliğini taşıyan bu romanın ve hatta Platon'un "Devlet", More'un "Ütopya" ve Campanella'nın "Güneş Ülkesi" gibi diğer ütopyaların da kanun koyucular, devlet yönetenler tarafından okunup özümsenmesi gerektiği kanısındayım. Zira bu eserler aslında yöneticilere nasıl bir devlet düzeni kurulacağına dair bir kullanım kılavuzu niteliği taşımaktadr. Elbette ki bütünüyle uygulanabilirliği tartışılır ancak ufku genişletme imkanı sunduğundan değerli olduğu kanısındayım.

GOGOL “PALTO”
Dostoyevski ne demiş? "Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık"
Palto toplumsa, toplumun kuralları, baskı ve tahakkümleriyse kuşkusuz EVET.
Yedinci dereceden bir devlet memuru olan Akakiy Akakiyeviç'in paltosu üzerinden yapılan sosyal bir eleştiri.
Bu kadar kısa bir öykü ancak bu kadar anlamlı ve etkileyici yazılabilirdi. Zweig'ın öyküleri tadındaki bu kitabı okumak ve üzerinde düşünmek lazım.
Palto toplumsa, toplumun kuralları, baskı ve tahakkümleriyse kuşkusuz EVET.
Yedinci dereceden bir devlet memuru olan Akakiy Akakiyeviç'in paltosu üzerinden yapılan sosyal bir eleştiri.
Bu kadar kısa bir öykü ancak bu kadar anlamlı ve etkileyici yazılabilirdi. Zweig'ın öyküleri tadındaki bu kitabı okumak ve üzerinde düşünmek lazım.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

