"...Sadece yalnızlık çeken çocuklar tutkularını bütünüyle, dağılmaksızın koruyabilirler.."
Yalnız ve mutsuz bir çocukluk geçiren, bilinmeyen kadın kendinden yaşça büyük, tanınmış bir yazar olan karşı komşusuna tutkulu biçimde aşık oluyor. Adam ve kadının yolları öyküde pek çok yerde kesişiyor, ama adeta kadın tüm öykü boyunca bilinmezliğini koruyor ve adam kadını tanımıyor. Kadın da adamla gerçekte kuramadığı ilişkiyi doğurduğu çocuğu ve ona her doğum gününde gönderdiği beyaz güller aracılığıyla sürdürüyor. Bilinmeyen kadın çocuğunun ölümü ile beraber hem kendi yaşamına, hem de tek taraflı ilişkisine son veriyor.
Stefan Zweig, 55 sayfaya sığdırdığı öyküde aşık ama mağrur bir kadının/genç kızın psikolojisini tüm açıklığıyla anlatıyor. Erkeğin edilgen olduğu, tek taraflı, ama tutkulu bir ilişkiyi kadının ağzından/gözünden okuyoruz. Bu açıdan yazıldığı dönem düşünüldüğünde oldukça "yenilikçi" sayılabilecek bir kitap....

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder