23 Aralık 2020 Çarşamba

YUKİO MİŞİMA "BİR MASKENİN İTİRAFLARI"

 Yasunari Kawabata'nın Nobel alması gerektiğini düşündüğü yazar Yukio Mişima'nın otobiyografi niteliği taşıyan bu romanı yazarın üretkenliği ve yaratıcı yazarlığının izlerini taşımakla beraber muhtemelen özyaşamı ve kişisel çatışmalarını aktardığı için kendi kendini tekrarlayan, bu nedenle de oldukça zor okunan bir metin. Kimlik krizi yaşayan bir ergenin kimlik karmaşası ile süregiden yaşamının gerçek öyküsünde Samurai geleneğinden gelen baskıcı bir ailenin katı süperegosuyla yetişmiş, üstün zekalı yazarın, eşcinselliğini farketmesi ancak bilinçli bir şekilde bastırması, hatta ismini şeytan anlamına gelen bir isimle değiştirmesi ve sonunda bir Samurai gibi yaşamına son vererek kökenlerine dönüşünü görüyoruz. Yazar döneminin koşullarında bağımsız cinsel kimliğine ters düşer şekilde-aykırı ve anarşist olarak nitelendiriliyor, siyasi yaşamında faşist olduğu için eleştiriliyor. Bu anlamda belki kurgusal ya da edebi açıdan değil, ancak bu sıradışı ve üstün yetenekli yazarın yaşamından bir kesit sunması açısından ilgiyle okunabilecek bir kitap olduğunu düşünüyorum. 45 yaşında ölmüş olmasaydı ve "postmodern" kimliğini özgürce ortaya koyabileceği zamanlara ulaşabilseydi veya kimlik karmaşasını çözümleyebilseydi nasıl olurdu, ortaya nasıl eserler çıkardı diye merak ediyorum.


13 Aralık 2020 Pazar

ALAIN DE BOTTON “SEYAHAT SANATI”

 ODTÜ Kitap Topluluğu'nun önerisi olan bu kitabı keyifle okudum. Alain de Botton'un sanattan ziyade seyahatin felsefesini ortaya koyduğu bu sıradışı kitapta sanırım herkes kendinden birçok şey bulabilir. Örneğin de Maistre'nin pembe pijamasını çıkarmadan odasında yaptığı "en az yorucu ve risksiz" seyahatlerini, bazen otel odasının bile insana seyahat ettiği yerden daha iyi gelmesini, insanın gittiği ya da gezdiği mekanlardan ziyade "hazır bulunuşluğu" ve psikolojik beklenti/ihtiyaçlarının zevki belirlediğini, "to do list" yaparcasına gezmek yerine özümseyerek, gidilen yeri yaşayarak gezmenin keyfini bu kitapla tekrar yaşadım. Bunlarla beraber kitapta Humboldt, Vincent van Gogh, Flaubert, Edward Hopper, Edmund Burke ve daha niceleri var. Seyahat etmeyi özlediğimiz bu karantina günlerinde herkese iyi gelebilecek bu kitap son sayfasını da Nietzche'den yaptığı alıntıyla noktalıyor.

“Bazı insanlar sıkıcı ve gündelik deneyimler yaşamalarına karşın onları öyle bir düzene koyarlar ki, deneyimler yılda üç kez ürün veren verimli bir toprağa dönüşür; diğer insanlar ise, (ki onlardan ne çok var etrafımızda!) kaderin dalgalı sularına, bütün zamanların ve kültürlerin çok hücreli akıntılarına kapılıp gitmişlerdir, ama yine de mantar tıpa gibi suyun yüzeyindedirler hep. Gözlemimizden çıkaracağımız sonuçsa şudur: İnsanlık, azdan çok yapmasını bilen bir azınlık ve çoktan az yapmasını bilen bir çoğunluk olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

 



29 Kasım 2020 Pazar

"RİN-TİN-TİN"


 

YAŞLI DOSTUM "MASKE"


 

YU HUA “ON SÖZCÜKTE ÇİN”

Yu Hua, kendi yaşamından kesitler sunan bu kitabında Çin'in yakın tarihini on sözcükte anlatıyor; Okumak, yazmak, halk, lider, Lu Sun, taklit, kandırmaca, avam, devrim ve farklılıklar. Doktor bir baba ve hemşire bir annenin çocuğu olan ve yaşamının ilk dönemlerinde kendi deyimiyle kandırmaca bir diş hekimi olan Yu Hua Çin'in en zorlu dönemlerinde çocuk ve genç olmanın bıraktığı etkilerin yardımıyla Çin'in 30 yıllık geçmişini eleştirel bir gözle anlatıyor. Kitapta yazar Mao'ya olan hayranlığın zaman içinde suçluluk ve hayal kırıklığına dönüşmesinin hem faili hem de tanığını oynuyor. Köklü bir tarihe sahip dünyanın en büyük ve en kalabalık ülkesinin sayısız devrimlerden geçerek yoksulluğu ve şiddeti taklit ve kandırmacaya dönüştürmesini, komunizmden dev bir kapitalizm yaratmasını özgürce anlatıyor. Yazarın halen kitaplarının kendi ülkesinde yasaklı olmasına şaşırmamak lazım. Diğer taraftan da ülkesinde özgürce yazmaya devam ediyor olması da herhalde her şeye rağmen varlığını sürdüren hoşgörü kültürünün bir sonucu. Yu Hua kitaplarının Çin edebiyatına giriş için oldukça iyi bir seçim olduğunu düşünüyorum.



YU HUA “YAŞAMAK”

Modern Çin Edebiyatı'nın gerçekçi ve toplumcu yazarlarından Yu Hua'nın en tanınan romanı "Yaşamak", hem yazarın yaşamına hem de Çin'in yakın tarihine ışık tutan hüzünlü bir öykü. Yazar her ne kadar amacının Çin tarihini anlatmak olmadığını vurgulamış olsa da, bir belgesel niteliğindeki kitabı okurken modern Çin tarihi hakkındaki detayları gözden geçirme fırsatı buluyorsunuz. Aslında bu kitabı yazarın "On Sözcükte Çin" adlı otobiyografik denemelerini içeren kitabından sonra okumak anlaşılmasını kolaylaştırabilir. Jaguar Yayınları tarafından basılan iki kitabın da çevirmeni Bahar Kılıç. Kitapların bu kadar rahat okunabilmesi yazarın olduğu kadar çevirmenin de başarısı. Kapaktaki on çizgi kitaptaki on karakteri temsil ediyormuş; bu çizgilerde olduğu gibi her yaşamın bir başı bir de sonu var. Her ne kadar ölümleri anlatsa da bu kitap aslında her ölüm sonrasında yaşamın devam ettiğinin altını çiziyor.  
Kitaptan uyarlanan bir de film var, ama çoğu zaman olduğu gibi kitap kadar başarılı değil.
https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Yaşamak_(film,_1994)&action=info







 

İRMA


 

CİLVENAZ THE CAT

 


7 Ağustos 2020 Cuma

JACK LONDON “KIZIL VEBA”

Pandemide Saramago'nun "Körlük" kitabı kadar talep gördüğünü düşündüğüm kitapta Jack London her zamanki hayal gücü ve öngörüsü ile sanki dünyanın sonuna yaklaştığımız bu günlerden birini öykülemiş. Dünyada böyle bir salgın olsa ve insanların çoğu ölse ne olur? Kimler kurtulmalı ve tekrar medeniyetleri kurmalı? Peki herşey en baştan mı başlayacak? Önce avcılık-toplayıcılık, sonra Ortaçağ sonra Modernizm vs. Dünyanın da bizim yaşamlarımız gibi bir sarmal içinde olduğunu ve tarihin hep tekerrürden ibaret olduğunu mu düşünmek lazım? 

Ufuk açan klasiklerden biri olan bu kitabı insanlık tarihine merak salan herkese öneriyorum.




SUN TZU “SAVAŞ SANATI”

Savaşmak için değil ama savaşı ve savaşçıları daha iyi anlamak için okunması gereken kitaplardan biri. Dünyanın en başarılı strateji kitaplarından kabul edilen bu kitabın MÖ 6.yy'da yazılmış olması gerçekten inanılmaz. Aslında bu kitap stratejinin yanısıra oldukça sağlam psikolojik gözlemleri barındırması bakımından da oldukça önemli.Belki bire bir insan ilişkilerinde bile yararlanılabilir.

D&R - Kültür Sanat ve Eğlence Dünyası

LEV TOLSTOY “İNSAN NEYLE YAŞAR?”

 

Tolstoy'un yaşam, iyilik, Tanrı sevgisi üzerine düşündüklerini yazdığı, bir vaaz niteliği taşıyan kitabı. Dinlerden bağımsız olarak her insanın iyiliğini kendi vicdanında taşıdığının altını çizmesi bakımından önemli, okunması gereken klasik bir eser olduğunu düşünüyorum."Gördüğü kardeşini sevmeyen, görmediği Tanrı'yı sevemez" sözü (İncil'den alıntıdır) ibadethanelerin kapısına asılmalı.

 

 İnsan Neyle Yaşar? - Hasan Ali Yücel Klasikleri , Lev Nikolayeviç Tolstoy -  Fiyatı & Satın Al | idefix

DOSTOYEVSKİ “YERALTINDAN NOTLAR”

 

       Varoluşçu öğeler taşıyan bu romanda Dostoyevski'nin kendi yalnız Yeraltı Adamı ile monoloğunu   okuyoruz.  İnsanlara olan uzaklığını, öfke ve nefretini romanlaştıran usta yazarın dönemin Rusya'sına ilişkin haklı eleştirileri de romanın ana unsurlarından. 

Zeki Demirkubuz'un "Yeraltı" filminin bu romandan esinlendiğini öğrendim (http://www.beyazperde.com/filmler/film-204106/).

Yüzleşmenin romanını okuyup filmini  izlemek isteyenlere tavsiye olunur.

 

 Yeraltından Notlar Ciltli | Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

HASAN ALİ TOPTAŞ “BEN BİR GÜRGEN DALIYIM”

 

Hasan Ali Toptaş'ın "Kuşlar Yasına Gider" adlı romanından sonra okuduğum ikinci kitabı. Bu kitap aslında bir gürgen ağacından yola çıkarak insanlığın dramını anlatan acı bir masal. Ama çocuklara değil, yetişkinlere yazılmış bir masal. Hasan Ali Toptaş yine duyguları oldukça güzel işlemiş, sözcükleri özenle seçerek kitabı oluşturmuş. 

Ağaçlar çığlık atar mı? Bilinmez. Ama yaşadıkları, yaşatmak için yaşadıkları kesin, öldürmek için değil...

 

 Ben Bir Gürgen Dalıyım , Hasan Ali Toptaş - Fiyatı & Satın Al | idefix

HERMAN MELVILLE “KATİP BARTLEBY”

 

Bu kısa ve sürükleyici kitabı da pandemi vesilesiyle hızlı bir şekilde dinleyip bitirdim. Melville'in tuhaf bir katip ve işverenini öykülediğibu kitapta bir taraftan katibin davranışlarına anlam vermeye çalışırken diğer taraftan işverenin çaresizliği ve değişken tutumlarını bazen üzülerek bazen gülümseyerek okudum. Kişinin özgürlüğü ne zaman biter? tartışması da akla geliyor şüphesiz. Ama kitabın sonu tam bir ters köşe. İnsanların tercihleri ya da tutumlarının altta yatan nedenlerini anlamak son derece önemli. Yine de bundan sonra hayattaki mottolarımdan biri "yapmamayı tercih ederim" olacak...


 


VIRGINIA WOOLF “KENDİNE AİT BİR ODA”

 

 Virginia Woolf'un ünlü düşünce akışı tekniği ile yazdığı, kadınlara öğüt niteliğindeki sürükleyici bu kitabı sesli olarak keyifle dinledim. Kadınların kendilerine ait bir odaları olsa ne olurdu? İyi birer yazar, şair, bilim insanı vs haline gelebilirler miydi? Hala kadın cinayetlerini tartıştığımız bu günlerde bundan 100-200 yıl öncesini düşünüp üzülmek çok anlamsız. Kadınların konumları çok fazla değişmiş değil maalesef. Odanın aslında bir metafor olduğu, her kadının kendine ait bir yaşamı, amaçları, hedefleri, hayalleri, ilgi alanları olması gerektiği, bunun için kadınlara destek olunması, en çok da kadınlararası dayanışmanın arttırılması gerektiği söylenebilir. Keşke bu kitabı daha çok erkek okusa.


 D&R - Kültür Sanat ve Eğlence Dünyası

HERZL "YAHUDİ DEVLETİ"

 

Siyonist hareketin öncülerinden olan ve Dünya Siyonist Teşkilatı'nın kurucusu olan yazarın bir topluluğu toplum haline getirmek için heveslendirmek ve  organize etmek amacıyla yazdığı bu eseri İsrail gezisi sonrasında ilgiyle okudum. Kitabın dini bir hareketten ziyade siyasi ve toplumsal bir hareketi hedef aldığı aşikar. İsrail Devleti'nin yaklaşık 50 yıl sonra tam da kitapta planlandığı şekilde kurulmuş olması da elbette tesadüf değil.Şüphesiz sembolik olarak Süleyman Mabedi'nin yıkılışından beri planlanan ve azimle ortaya konulan bir projenin sonucu.Yazarın yaşadığı dönemde Dreyfus davasına tanıklık etmiş olmasının da bu fikirlerinin canlanmasına katkıda bulunduğu söyleniyor. Hikayelerin gerçeğe dönüşmesine tanıklık etmek isteyen okurlara tavsiye olunur.

 Yahudi Devleti , Theodor Herzl - Fiyatı & Satın Al | idefix

25 Mayıs 2020 Pazartesi

AYŞE KULİN "HER YERDE KAN VAR"


Ayşe Kulin'den yine bir Osmanlı romanı, geçmişten geleceğe yansıttığı bir ayna. Osmanlı'nın Çöküş Dönemi; entrikalar, liyakatsizlik, iktidar merakı-hırsı, boyun/kelle/kan ve intikam. Yazarın alıştığımız akıcı anlatımı ile kolaylaşan tarihi romanda yaşanan her şey bize tanıdık. Fazla söze gerek yok; adaletin olmadığı yerde anarşi olacak, herkes kendi adaletini kendi arayacaktır...




SIGMUND FREUD “MUSA VE TEKTANRICILIK”

Freud'un "Totem ve Tabu" adlı kitabıyla beraber mutlaka okunması gereken kitabıdır. Tek Tanrılı dinler üzerine yazılmış, Freud'un Musevi kimliği ile harmanlanmış oldukça öğretici ve düşündürücü bir eser. Freud'un arkeolojiye duyduğu ilgi ve meraka, bundan yola çıkarak psikolojide çığır açmasına şahit oluyorsunuz. 
Freud ve yaşamını merak edenler için oldukça güzel bir podcast dizisi-Açık Radyo'da "Didik Didik Freud" ile Freud'un İngiltere'de sanal müze olarak ziyaret edilebilen evine ilişkin linkleri de paylaşmak istiyorum.

https://acikradyo.com.tr/program/didik-didik-freud
https://historyview.org/library/sigmund-freud-house/

PROF.DR.YAVUZ SELVİ “SAATİNİ ŞAŞIRAN BEYİN - SOSYAL JETLAG”

COVID-19 karantinasında saatimizi, hatta günlerimizi şaşırdığımız şu tarihi zamanlarda beyin ve işleyişini oldukça akıcı bir dilden anlatan bu kitabı ilgilenen herkese öneriyorum. Zira modern zamanların  sosyal jetlaginin dibini görmüş bulunuyoruz. Yazarın "Uyku" adlı kitabı ile birlikte okunduğunda çok daha anlaşılır olabileceğini düşünüyorum. Saatimizin en kısa zamanda doğruyu göstermesi umuduyla...



PROF.DR.YAVUZ SELVİ “UYKU”

Prof.Dr. Yavuz Selvi'nin okuduğum ikinci kitabı. Oldukça akıcı bir dilde, her kesimden okurun anlayacağı şekilde yazılan bu kitabın özellikle karantina günlerinde yaşadığımız uyku-sirkadyen ritm sorunlarına yanıt olacağını düşünüyorum. Kitabın beyin ve sinirbilime dair birçok bilgi ve referansı da içermesi bakımından bu alanda çalışan profesyonellere de temel bir kaynak olabileceğini düşünüyorum.

NİHAN KAYA “İYİ TOPLUM YOKTUR...”




Son dönemde oldukça popüler olan yazarın okuduğum ilk kitabı. Zannımca da son kitabı. Neden derseniz; ya popülist kaygılarla, ya bireysel travmaların etkisiyle ya da psikolojide acemi olmaktan  ötürü yazarın toplumda ve kişiler arası ilişkilerdeki her şeyi hemen her şeyi sembolize etme eğilimini oldukça yanlış ve tehlikeli buluyorum. Nitekim, cahil olan ve cehaletinin farkında olmayan kitlelerde Freud'un teorilerinin yarattığı etkiye neden olması hem profesyonellerin hem de kendi kendini iyileştirmeye çabalayan bireylerin işini oldukça zorlaştıracaktır.Anlattıklarında hiç mi doğruluk payı yoktur? derseniz, vardır elbette. Zaten bu kitapta anlatılanlar birçok yabancı teorisyen tarafından ortaya atılan teorilerin yerlileştirilmesinden/çevirisinden başka şeyler değildir. Yazar da aslen İngiliz edebiyatı mezunu olup doktoradan psikolog oluvermiştir. Bu sayede iyi çeviri yapıp, bire on katıp anlatabilmektedir. Her durumun bir teorik bir de gerçekçi açıklaması vardır, yani en azından iki açıklaması vardır-hele de toplumsal olguların birçok açıklaması olabilir. Evet iyi toplum yoktur, iyi insan ya da aile de yoktur. Ama yaşam da insan da bu kadar teorik, bu kadar genellenebilir değildir. İkinci neden de sanki birer referans niteliğindeymiş gibi kitapta sürekli önceki kitaplarına atıfta bulunmasıdır. 
Okumayın, okusanız da inanmayın. Gereksiz yere öfkelenir, hayal kırıklığı yaşar, mutsuz olursunuz...


STEFAN ZWEIG “RAHEL TANRIYLA HESAPLAŞIYOR”


Bu kitapta Zweig'ın yeniden yorumladığı üç menkıbe yer alıyor;  Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor, Üçüncü Güvercinin Hikayesi ve Ölümsüz Kardeşin Gözleri. Her biri de yaşama ve erdemlere dair birer öğreti niteliğindeki bu menkıbeler orijinallerinden farklı bir biçimde yazar tarafından yeniden yorumlanmış. En çok Nuh'un gemisinden gönderilen ve geri gelmeyen güvercini anlatan Üçüncü Güvercinin Hikayesini beğendim-keşke kitaba da adını verseymiş dedim. Zweig'ın dünyadan ümidini kesmişliğini ve savaş karşıtlığını yansıtan temel eseri gibi olurdu.

STEPHEN CRANE “CANAVAR”

Amerikalı yazar Stephen Crane'in New York yakınlarında yer alan Whilomville adlı kurgusal bir kasabada geçen bu novellası her ne kadar edebi anlamda zengin olabilecek bir tem ve karakterlere sahip olsa da, kısır bir öykünün ötesine geçememiş. Kitabın arka kapağına baktığımda beyaz bir çocuğu kurtarmak için kendini yanan bir eve girerek feda eden siyahi bir kölenin sonrasında toplum tarafından nasıl dışlandığını okumayı bekliyordum. Ancak sadelik olarak da adlandıramayacağım bir üslupla yazılmış, insan psikolojisinden uzak, basit bir öykü ile karşılaştım.  Belki biri çıkıp bu kitabı yeniden yazabilir diye düşündüm.

ERIC HOEFFER ”KESİN İNANÇLILAR”





Amerikalı yazar Eric Hoffer'in kitle psikolojisi hakkında yazdığı, oldukça sağlam gözlemlere dayalı bir kitap. Neredeyse hemen her sayfasında, temel eser sayılabilecek bu kitabı çok geç okuduğumu düşündüm. Yoksul sınıf üzerine yaptığı sınıflamanın çok gerçekçi olduğunu, kesin inançlı olarak tanımlanabilecek kitlelerin yani dinci, devrimci ve milliyetçinin ortak özelliklere sahip olduklarını vurgulamasının altını çizmek gerekir. Yazarın oldukça ilginç bir yaşam öyküsü de var. Hiç eğitim almayan yazar bir dönem Yeşilçam filmlerini aratmayan bir kör olma ve yeniden görme deneyimi yaşıyor, sonuçta okuma aşkına tutuluyor ve işçiyken akademisyen olma şansını yakalıyor, ama bir taraftan işçiliğe de devam ediyor. Şüphesiz, toplumun farklı kesimleriyle kurduğu iletişimin yazarın gözlemsel bilgeliği üzerinde önemli etkileri oluyor. Özetle, "bu insanlar niye böyleler?" sorusunun yanıtlarını bu kitapta fazlasıyla bulabilirsiniz.




      

18 Mart 2020 Çarşamba

MURIEL BARBERY "KİRPİNİN ZARAFETİ"



"Kirpinin Zarafeti" Fransız yazar Muriel Barbery'nin  çok satanlar listesine giren kitabı. Fransa'da bir apartmanda kapıcı olarak çalışan, kapıcı dairesinde saklanarak yaşayan entellektüel Renée Michel, ailesiyle yaşayan depresif ama üstün zekalı küçük kız Paloma Josse ile apartmanda ölen birinin yerine taşınan Japon iş adamı Kakuro Ozu arasındaki  dostluğun hikayesini anlatan bu kitap yaşam felsefesi ile beraber karakterlerine dair psikolojik analizleri  barındırması açısından oldukça başarılı. Elbette bunda yazarın bir felsefe doktoru olup psikolojik analizden geçmiş olmasının  payı büyük.Bu kitap aslında "Gurmenin Son Yemeği"' adlı kitabın bir devamı niteliğinde, ancak henüz onu okumadım. Barbery'nin ayrıca elflerle ilgili fantastik romanları da mevcut. Rutin okumalardan sıkılanlar için Barbery kitapları  güzel ve farklı bir kapı aralıyor.


UMBERTO ARTE İLE SANAT

Umberto Arte'nin twitter hesabını takip ediyordum, kitabının çıktığını öğrendiğime çok memnun oldum. Gerçekten keyifli bir okuma olduğunu söyleyebilirim. Ressamlar, sanatçıların yaşamları hakkında pek fazla bilinmeyen bilgileri ve kıyaslamaları içeren bu kitabı sanat dünyasına dalmak isteyen herkese öneriyorum.Sanat eserine bakış açısı geliştirebilmek açısından da önemli bir kitap olarak değerlendiriyorum.

https://twitter.com/UmbertoArte