Bir erkekle hayran olduğu kadının 20yy başlarındaki sohbetleri, günümüzdekine kıyasla o kadar yabancı, öylesine soyut ve resmi ki hayran kalmamak elde değil. Ancak bir kadın yazardan, Freud ve Nietzche'nin gözbebeği olan, döneminin nasir entellektüel kadınlarından birinden çıkabilecek türden bir öykü.
Salome'nin okuduğum ilk kitabı, ama son olmayacak. Zihnimi çok zorlamama rağmen Yalom'un " Nietzche Ağladığında" adlı romanından hatırlayamadığım karakter Salome. Oysa bu kitabı da soluksuz okumuştum. Tozlu raflara tekrar dönüp sayfaları karıştırmanın zamanı gelmiş herhalde.
Kitabı okurken karakteri Feniçka'yı Salome olarak düşündüm hep, tesadüf değil, o da Salome gibi Rus asıllı, Avrupa'da öğrenim görmüş, cesur ve entellektüel bir kadın. Karşısında da ona aşık olmamak, böylesi bir hayalkırıklığını yaşamamak için ayak direyen bir adam var. Çünkü akıllı ve cesur kadınlara aşık olmak onları deyim yerindeyse "taşımak" herkesin harcı değil!
Ama genç kadının içinde küçük bir genç kız var ki bence şefkata ve sevgiye çok ihtiyaç duyuyor. Erkekler ise bunu göremeyecek kadar yüzeyseller maalesef. Aslında hikaye çok tanıdık, ama üslup gerçekten farklı.








